Sevgi başka boyuta açılan bir kapıydı. Nerede yaşadığınızın bir önemi yoktu, hangi kalabalık içinde nefes aldığınız fark etmezdi. Sıradanlığı bozan sevgide alacağınız tek gerçeklik belki de soyutlanmak olabilirdi. Belki de tek ödül çekilen acılar olacaktı ama sevgi için bedel ödenmezdi. Çünkü çekilen acılar yalansız bir yarın için büyütülen temelin omurgasıydı. Ama mutluyum diyebilmek için bu eşiği birlikte geçmek önemliydi.  Ancak o zaman yaşanılanlar hayata kattığınız yeni değerler olabilirdi, işte o zaman birliktelik, hayatın kendisine gizlediği umutları gün yüzüne çıkarabilirdi. Ve bu boyutta güvensizlik kavramı diye bir şey kalmazdı çünkü bağlanmak esaret değil, hayata açılan yeni bir kapıydı.

Mutlu birlikteliğin temeli asi duygulara gem takıp onları dizginlemeye çalışmaktan geçmezdi, duygular karşısında eğilmekte sonu olmayan tavizler yığınından başka bir şey değildi. Düşünce yoluyla, duyguları bastırma çabası aşkın geometrisinde somut kuralların işletilme çabasıydı. Çaresi ve zor olanı herkesin bir sevgi felsefesi yaratmasıydı. İnsanlar toplumun bilinçaltı zaaflarından faydalanıp asalak olmak gibi basit yöntemlerle ayakta durmaya çalışırken böylesi bir yöntem tabi ki ağır olacaktı. Mutlu bir birliktelik; duygularla, düşünce sistemini kanalize edip, sarsılmaz çelik karışımı yapmak gibiydi

Hiç bir inanç sistemi, hiç bir ideoloji sevgi ve dürüstlüğü dışlamamışken, insanoğlunun yalanlarına dürüstlüğü ve sevgiyi kılıf olarak kullanması mutluluk tanımını imkansız hale getirmesindeki en büyük etmendi. Mutluluk kelimesini sığıntı olarak kullanıp, hiç üretmeden asalak anlayışın bireylerinden oluşan toplumunun davranışları da yapaydı. Zemin kaygandı, gerçek dürüstlük farklılıktı, muhtemelen toplum gerekeni yapıp farklıyı dışlayacaktı. Herkesin milyonlarca bahanesi varken, herkes verilenle yetinirken, herkese rağmen başarmak mutluluktu.

Bir ilişkiyi kurtarmak diye bir şey yoktu çünkü kurtarılacak duruma düşen bir hayat tarzının uzantısı ancak insanın kendisine işkencesiydi. Acı çekmek insana çok şey öğretirdi, en önemlisi, olunamayan bir hayatta var olma mücadelesi yerine, sıfırdan başlatılan öykünün kahramanı olabilmekti. Sevgi, acılar üzerine kurulu tek taraflı ödünlerle beslenen ve yalanlarla büyütülen  bir düzen değildi. Sevgi önce kendine dürüst olabilmekten geçerdi ve sevgi felsefesi dürüstlükle aynı acıları paylaşabilmekti. Acı kaynaklı bir sevgi oluşumu olmadığı gibi, sürekli ödünler üzerine çöreklenen asalak ilişkiler acınası hayatın kendisiydi.

sevginin simetriği