Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba’nın, TBMM Genel Kurulu’nda devam eden 2020 Bütçe Görüşmelerinde yaptığı konuşma AKP Milletvekillerini çileden çıkardı. 17-25 Aralık gerçeklerini, şatafat içinde yaşayanlar ile çiğ köfteyle karnını doyuranları, Anadolu Ajansı ve TRT’nin adeta bir suç örgütü gibi yönetildiğini anlatan Ağbaba’nın sözleri sık sık AKP milletvekillerin tarafından kesilirken, AKP ve CHP Milletvekilleri arasında yaşanan tartışma nedeniyle birleşime 5 dakika ara verildi.


‘RÜŞVET VE YOLSUZLUKLA MÜCADELE’ HAFTANIZ KUTLU OLSUN
Konuşmasına, “MHP tarafından ilan edilen 17-25 Aralık ‘Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele’ haftanız kutlu olsun” diyerek başlayan Ağbaba, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin meydanlarda söylediği “Ne kadar OMO varsa, ne kadar Tursil varsa, ne kadar Persil varsa, ne kadar temizlik malzemesi varsa alayını alacağım Haliç’e dökeceğim ve AKP’yi 3 defa değil kırk defa orda yıkayacağım.” cümlesini hatırlatıp, “Bu sözler, o dönemde akılda kalan sözlerden birisi. 17 Aralık’ta ayakkabı kutusunun sadece ayakkabı kutusu olmadığını, elbise kılıfının sadece elbise kılıfı olmadığını, taşımak için kullanılmadığını, çikolata paketinin sadece çikolatadan ibaret olmadığını bütün Türkiye gördü. Artık öğrendik ki ‘ayakkabı kutusu’, ‘elbise kılıfı’ denince; yolsuzluk, hırsızlık ve yeşil dolarlar akla geliyor. 17 Aralıktan hemen bir gün sonra, operasyonun muhatabı olan Başbakanın, operasyonu yaptığı iddia edilen Pensilvanya'daki şahsa aracı gönderildiğini hep birlikte gördük.” Dedi.


İNSANLARI AÇLIKTAN ÖLMEKTEN KURTARDIKLARI İÇİN ÇİĞKÖFTECİLERE TEŞEKKÜR EDİYORUZ
“Bu yılki bütçeye bir isim bulmak gerekirse her halde en uygun isim “Çiğköfte bütçesi” olurdu.” diyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, konuşmasını şu şekilde sürdürdü; “Bundan on yedi yıl önce sınırlı sayıda çiğ köfteci varken, geldiğimiz bu noktada şehirlerde en çok açılan iş yeri çiğ köfteci dükkânları. Bakkalı, şarküteri, daha doğrusu, küçük esnaf kepenk kapatırken her sokakta, her caddede, her mahallede çiğ köfteci dükkânları açılıyor. Türkiye'nin her yanında, bütün şehirlerde en çok çiğ köfteci dükkânları var. Niye? Çünkü fakirin fukaranın, asgari ücretlinin, yüzde 4 zam verdiğiniz memurun en ucuza karnını doyurduğu şey çiğ köfte, dürümü 3 TL. Siz  çiğ köftenin tadını da fiyatını da bilemezsiniz çünkü siz saraylarda yemeye alışıksınız. Siz şatafattan ve zevkten dünyayı göremiyorsunuz. Buradan çiğ köftecilere teşekkür ediyoruz, insanlar açlıktan ölmekten kurtardığı için. Çiğ  köfteci dükkanını kimler açıyor? AKP milletvekilleri, yakın çevreleri çocukları değil. Onlar kamu kurumlarında, ballı kadrolarda görev alırken, çiğköfteci dükkanlarını atanamayan öğretmenler, atanamayan mühendisler ve atanamayan üniversite mezunları açıyor.” dedi.


BİR TARAFTA, 3 TL'YE ÇİĞKÖFTE DÜRÜMÜYLE KARNINI DOYURANLAR;
DİĞER TARAFTA, 40 GÜNLÜK BEBEĞE TEK TAŞ YÜZÜK TAKAN GÖRGÜSÜZLER

Ağbaba; “Bir tarafta, 3 TL'ye çiğköfte dürümüyle karnını doyuranlar; diğer tarafta, köşkte mevlit yapıp 40 günlük bebeğe tek taş yüzük takan görgüsüzler. Bir tarafta, sabah, öğlen, akşam çiğköfte yiyen garibanlar; diğer tarafta, 100 binlerce lira maaş alan jöleliler. Bir tarafta, pazar parası istenince cebindeki 1,5 TL'yi vermeye utanıp intihar eden yoksul vatandaş; diğer tarafta, 5 yerden maaş alan sarayın utanmaz danışmanları. Bir tarafta, üç öğün simit hesabı yapanlar; diğer tarafta, Simit Sarayının 500 milyon dolar borcunu üstlenenler. Bir tarafta, atanamadığı için inşaatta amelelik yaparken düşüp ölen yoksul çocukları; diğer tarafta, işe gitmeden maaş alan torpilliler. Bir tarafta, evine haciz gelen şehit babaları; diğer tarafta 15 Temmuz şehitlerinin 309 milyonunu iç edenler. Türkiye'nin resmini manşetten veren BİRGÜN gazetesinden görebiliriz. BİRGÜN gazetesinde yazıyor -belki takip etmiyorsunuzdur, siz yandaş medyayı takip ediyorsunuz- "Ayrı geminin insanları." diye. Ayrı geminin insanlarına bir bakın, bakın da bu manzaradan herkes utansın” ifadelerini kullandı.


TROL BAŞKAN, KENDİNİ MINCIKLATMAK İÇİN BELEDİYE KASASINDAN 3.800 LİRA MAAŞLA MASÖZ TUTMUŞ
“2019 yılı hiç kuşkusuz şatafat ve israfla akla geldi.” Diyen Ağbaba, “Çünkü 31 Mart ve 23 Haziran’da bazı gerçekler, gün yüzüne çıktı. Makam araçları, konutlar, o kadar israf var ki hiçbir şeye sığmıyor. Sosyal medyada trollük yapan bir eski belediye başkanı var ki yaptıklarından ben bile utanıyorum. Bu trol, kendini mıncıklatmak için belediye kasasından aylığı 3.800 liraya masöz tutuyor. Aynı trolün 3 tane cipi var. Hele bir de bu kayyum var ya, kayyum… Savunduğunuz kayyumların yapmış olduğu uygulamalar var ki insan utanıyor. Belediye makam odalarının arkasında, neler var, neler var…Hamam var, sauna var… Yine, aynı kayyumların bakanlara, devlet görevlilerine 600 bin lira hediye aldığını bu dönemde gördük” dedi.
Ağbaba’nın konuşması AKP Milletvekillerini çileden çıkardı. Konuşma sataşmalar nedeniyle sık sık kesilirken, AKP ve CHP Milletvekilleri arasında yaşanılan tartışmanın ardından birleşime 5 dakika ara verildi.


CUMHURİYETİN MADDİ KAZANIMLARI SATILDI,MANEVİ KAZANIMLARI TAHRİP EDİLDİ
Verilen aranın ardından “Örnekler çok uzatılabilir ama benim de çok önem verdiğim, sizin de dikkatinizi çekmek istediğim 2 kurumdan bahsetmek istiyorum: Biri Anadolu Ajansı, diğeri TRT” diyerek konuşmasını sürdüren CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba; “On yedi yıl önce devleti şirket gibi yönetmeye gelenler, devleti şirket gibi yönettiler, cumhuriyetin bütün maddi kazanımlarını satarak çarçur ettiler, manevi kazanımlarını ise sürekli tahrip ettiler. Şu anda devlet şirket gibi değil -biraz sonra anlatacağım Anadolu Ajansı ve TRT'ye bakınca- âdeta bir suç örgütü gibi yönetiliyorlar.” dedi.

"İKTİDAR YOZLAŞTIRIR, MUTLAK İKTİDAR MUTLAK YOZLAŞTIRIR”
Ağbaba; "İktidar yozlaştırır, mutlak iktidar mutlak yozlaştırır." Önemli bir söz. Devletin bazı kurumları suç örgütü gibi yönetiliyor. Bakın, size birkaç örnek vereceğim. Atatürk'ün cepheler arası doğru haberleşme için sesini millet duysun, milletin ve Türkiye'nin sesini de dünya duysun diye kurduğu Anadolu Ajansı, bir partinin manipülasyon aracına dönüştü. Birçok seçimde yanlış sonuçlar açıkladılar ama ben size iki örneği vermek istiyorum: Birisi, 16 Nisan 2017 referandumundaki açıklanan sonuçlar. Bütün anket firmaları başa baş gittiğini gösterdi ama o akşam Anadolu Ajansı yüzde 63,4'e yüzde 36,6'yla sonuç açıkladı. Seçim yüzde 51'e, yüzde 49 olarak bitti. Anadolu Ajansı yöneticileri bundan hiç utanmadılar, hiç sıkılmadılar. Niçin yaptılar bunu? Sandık görevlileri umutsuzluğa kapılsın, evlerine gitsin, rahat rahat hırsızlık yapılsın diye onun önünü açtılar. Ve yüzde 64'le başlayan sonuç yüzde 51'le tamamlandı.” Şeklinde konuştu.


ANADOLU AJANSI BİR REZİLLİĞE-KEPAZELİĞE İMZA ATTI
31 Mart seçimlerinde yaşanılanları da rezillik olarak değerlendiren CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba; “31 Mart seçimleri akşamı, dünyada örneği olmayan bir rezilliği dünya canlı yayında izledi. 31 Mart akşamı Anadolu Ajansı ilk açıklamada Ankara'da Özhaseki'yi yüzde 73,24; İstanbul’da Sayın Binali Yıldırım'ı 78,57 olarak gösterdi,  Antalya’da Menderes Türel ‘i yüzde 55,97 olarak gösterdi. Millet İttifakı'nın oyları artmaya başlayınca yarım saat boyunca veri girişi durduruldu. Yeniden veri girişi başlayınca Anadolu Ajansı 23.23'e kadar verileri güncelledi. Yıldırım ve İmamoğlu arasındaki oy farkı 3.500'e düştü, 23.23'de Anadolu Ajansı tarihimizde görülmedik bir rezilliğe, bir kepazeliğe imza attı. Tam on üç saat verileri kesti, verileri girmedi. 23.30'da çıktı, yedi dakika sonra Binali Yıldırım seçimi kazandığını söyledi, saat gece birde Sayın Erdoğan balkon konuşmasında "Halkımız büyükşehirde CHP'ye oy verdi ama ilçelerde bize oy verdi." dedi. İkinci gün, 1 Nisan 11.00'de YSK Başkanı bir açıklama yaptı: "Anadolu Ajansı benim müşterim değil, benden veri almıyor." Saat 13.00'te Anadolu Ajansı, on üç saat boyunca verileri girmeyen Anadolu Ajansı çaresizlik içinde İstanbul'da Ekrem İmamoğlu'nun kazandığını söyledi. Hem dünya gördü hem Türkiye gördü; bir ajans değil, İstanbul seçimlerinde âdeta bir çete gibi sandığı değiştiren bir kurum hâline dönüştü. İstanbul ittifakına destek veren, o seçimin alınmasını sağlayan insanlara da partilere de buradan teşekkürlerimi sunuyorum.” Dedi.


BOŞUNA ‘SUÇ ÖRGÜTÜ’ DEMİYORUM
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba konuşmasının devamında; “Anadolu Ajansı’nın bir suç örgütü gibi yönetilmesi yetmedi. Yine bir suç örgütü gibi yönetilen bir başka kurum var: TRT. Uzunca bir süreden beri sadece iktidarın sözcülüğünü yapıp muhalefete hakaret eden milletin vergisiyle yayın yapan TRT, kendine verilen talimat sonucunda MİT'in ve Emniyetin kırmızı bültenle aradığı ama bulamadığı Osman Öcalan'ı Erbil'de eliyle koymuş gibi buldu ve ona mikrofon uzattı. Boşuna "suç örgütü" demiyorum. Bakın, MİT'in ve Emniyetin arayıp bulamadığı Osman Öcalan'ı İstanbul seçimini almak için Erbil'de eliyle koymuş gibi buldu, TRT mikrofon uzattı. Biliyorum ki bugün siz de utanıyorsunuz bu durumdan. Yine, aynı TRT, İstanbul seçimlerini almak için -avukatlarının ve ailesinin yıllardır görüşmediği- Türkiye'nin en iyi korunan yüksek güvenlikli İmralı’ya iktidar tarafından bir akademisyen gönderildi ve oradan alınan mektup canlı yayında bütün Türkiye'ye duyuruldu; amaç, İstanbul seçimlerini kazanmak.” ifadelerini kullandı.


BATSIN SİZİN ADALETİNİZ, BATSIN SİZİN İKTİDARINIZ
Ağbaba konuşmasının sonunda; “31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde devletin bakanları, belediye başkanları, hatta Cumhurbaşkanı hem rakiplerine hem de karşıdaki adaylara hakaretler ettiler, teröristlikle suçladılar. İmamoğlu nezdinde Trabzonlulara "Pontus" denildi. Güneydoğu siyasetçilerine "terörist" denildi. "Beka" "savaş" "terörist" terimleri âdeta havada uçuştu. "İstanbul seçiminde eğer bize oy vermezseniz Sisi'ye oy verirsiniz." denildi. Ankara'da seçimi CHP kazanırsa su faturalarınızı teröristler okuyacak, “İstanbul'da İmamoğlu seçimi alırsa İSPARK'ta teröristler görev alacak." denildi ama bunların hiçbiri olmadı."devleti çete gibi yönetenler" diyorum ya. Hele bir olay yaşandı ki Ankara'nın göbeğinde, 21 Nisanda, bir partinin genel başkanını linç etme, öldürme girişiminde bulunuldu. Bunu da tahrik eden İçişleri Bakanıydı. Bunu da tahrik eden sizin söylemlerinizdi. Hırsız Osman hâlâ dışarıda geziyor, Cumhurbaşkanına "tweet" atan, Facebook'ta beğeni yapanlar da cezaevinde. Batsın sizin adaletiniz, batsın sizin iktidarınız.” Dedi.

kaynak: velagbaba.com

Editör: İbrahim Halil Aksoy