ROSETTA bir uzay misyonunun adı. İnanması ne kadar güç değil mi? İnsanoğlu geçen hafta bir kuyrukluyıldıza robot indirdi. Bu gurur duyulacak başarı hakkında çıkan haberler geçen hafta medyada saman alevi gibi parladı ve sönüverdi. Önemi, detayları hak ettiği kadar tartışılmadı. 

“Bunca dünya problemi varken ne diye bir kuyrukluyıldıza araç gönderme ihtiyacı duyuldu?” diye soranlardan başka kimsenin sesi pek çıkmadı. Özellikle ülkemizde halk ve politikacılar arasında gözlenen yorumlar “Eller yıldızlara gidiyor, biz nelerle uğraşıyoruz” tarzında bilimle ilgisi olmayan, tipik yerinmelerin ötesine geçemedi. Devlet büyükleri insanlık adına atılan bu büyük adımla ilgili bilimi alkışlayan tek bir kelam etmedi. 

Peki bütün bu ilgisizliğe rağmen, “gündemden düşmüş” bir haber için  bu konuyu tekrar gündeme getirme gereğini neden duyduk diye merak etmiş olabilirsiniz. Temelde üç sebebimiz var:

1. Şimdiye kadar konuyla ilgili anlatılan karmaşık bilimsel açıklamaları biraz daha anlaşılabilir şekilde sizlere sunmak ve önemini vurgulamak. İnsanlık tarihinde çok önemli bir bilimsel devrimin hakkını vermek. 2. Henüz basında yer alamayan çok önemli bulguları sizlerle paylaşmak. 3. İnsanoğlu olarak neler yapabileceğimizin altını bir kez daha çizmek 

Emin olun detayları bir kez daha gözden geçirdiğinizde okuduklarınız sizinle kalmayacak. Aileniz ve arkadaşlarınızla da paylaşıp tartışma ihtiyacı duyacak, daha çok sorular sormaya başlayacaksınız. Bilim sevgisi bulaşıcı bir tutku. İnsanı hümanist, yaşamı anlamlı kılan... 

Rosetta kuyrukluyıldız misyonunun ardında yatan, pek tartışılmayan sebepler hakikaten kayda değer, ilginç ve biraz da korkutucu. Farkında olmak, düşünmek, hayatı daha anlamlı kılacak değerlere konsantre olabilmek için bilimi takip etmek şart. Hazırsanız başlayalım. Hatta soru ve cevap tarzında gidelim: 

-Rosetta misyonunda kimler var? Tüm proje Avrupa Uzay Ajansı (ESA) tarafından koordine edildi. 14 Avrupa ülkesinin yanı sıra ABD’den çeşitli uzay araştırmalarıyla ilgili ajanslar, üniversiteler ve özel sektörler de projede rol aldı. 35-40 yönetici konumundaki araştırmacı grup altında çalışan toplam kişi sayısı 2 bin.

Misyonun adı neden ‘Rosetta’ konulmuş? Kuyrukluyıldıza robot göndermek için yola çıkan bilim insanlarına projeyi finanse edecek jüri üyelerinden gelen ilk soru “Misyonunuza verdiğiniz isim nedir?” olmuş. Bu soru grup içerisinde herkesi şaşkınlığa uğratmış. Çünkü ekiptekiler “Neden?” ve “Nasıl?” sorularına konsantre olurken misyona bir isim bulmayı akıllarına getirmemişler. Soru sorulduktan yaklaşık bir hafta sonra yeni bir isim bulmak yerine insanlık tarihinde adı geçen çok önemli bir buluşun adında karar kılmışlar: Rosetta! Rosetta, 1799 yılında Mısır’da bulunan, üzerinde Demotic ve hiyeroglif yazılar yer alan (MÖ 196 yılına ait) bir yazıta (taşa) verilen isim. Bu bazalt yapıdaki volkanik taş, yok olan bir medeniyet hakkında yapıtaşı olabilecek bilgiler içeren ve belge olarak saklanan tarihi bir değer. Rosetta misyonunda da Dünya’mız, hayat ve 4.6 milyar yıl önce oluşmuş Güneş sistemimizle ilgili yapıtaşı olacak bilgilerin tespiti amaç edildiğinden bilim insanları projelerine aynı ismi yani Rosetta’yı uygun görmüşler.

Kuyrukluyıldıza o zor isim niçin verilmiş? Sözü geçen 4.2 km boyutlarındaki kuyrukluyıldıza verilen isim: Comet 67P/ Churyumov-Gerasimenko. 1969 yılında ilk gözleyen Ukraynalı bir astronomi uzmanının ismini taşıyor ve kısaca 67P olarak da anılıyor. 

2029’DA DÜNYA’YA GÖKTAŞI ÇARPMA RİSKİ YÜZDE 2.7 -Bu kuyrukluyıldızın hedef olarak seçilmesinin bir amacı var mı? Güneş sisteminde 67P gibi milyarlarca kuyrukluyıldız var. Araştırmacılar yüzlerce kuyrukluyıldızın yörüngelerini incelediler ve matematiksel hesaplamalar sonucunda gönderilecek uzay aracının yani Rosetta’nın rotasının en çok bu kuyrukluyıldızla kolayca kesiştirilebileceğini (zamanlamanın da denk gelebileceğini) tespit ettiler.

-Kuyrukluyıldıza gitmekle neyi öğrenmeye çalışıyorlar? Basın aracılığıyla halka açıklanan amaçlar, kitabi olarak tanımlanan türden: 1. Güneş sistemimizi oluşturan kimyasal kompozisyonu anlamak, 2. Canlıları oluşturan DNA ve RNA’nın yapıtaşlarının göktaşlarında bulunup bulunmadığını tespit etmek. Böylece yıllardır süregelen “Dünya’da hayatın başlangıcı” savlarından birini ispatlamak. Bu sava göre gezegenimizde hayatın başlangıcı göktaşlarının Dünya’ya çarpması ve böylece üzerlerinde taşıdıkları su ve hayatı başlatacak kimyasalları transfer etmeleriyle olmuştur.

Gelelim göktaşlarına ulaşmak istemenin ilginç ama nedense halkla pek paylaşılmayan diğer amaçlarından bazılarına: 1. Petrol gibi doğal enerji kaynaklarına alternatif olabilecek başka enerji kaynakları ve değerli, çeşitli amaçlarda kullanabileceğimiz mineraller bulmak. 

Bu mineralleri mümkünse uzay yolculuklarında enerji kaynağı olarak kullanarak gönderilen her türlü uzay aracını (insanlı ya da insansız) geriye getirebilmek. 2. Başka canlı türlerinin olup olmadığını gösterebilecek hayat izleri aramak.

3. Dünya’ya yaklaşan ve çarpma ihtimali olan göktaşlarına inebilmek için teknolojimizi geliştirmek. İndikten sonra da (Armageddon filminde olduğu gibi) istenmeyen bir çarpışmayı engellemek için rotasını değiştirebilecek girişimlere alıştırmalar yapmak. 

-Peki, Dünya’ya çarpma ihtimaliyle bilinen bir kuyrukluyıldız var mı gündemde? 2007 tarihinden bu yana en çok tartışılan göktaşının adı 99942 Apophis. NASA % 2.7 ihtimalle 13 Nisan 2029 yılında Dünya’ya çarpma riskini kendi internet sayfasında ilan etmiş bulunmakta.

Tarih yaklaşırken yapılabilecek daha güvenilir ölçümlerle daha kesin sonuçlara ulaşınca basın toplantısı yaparak açıklama yapılacağı söyleniyor. Şimdilik ölçümler 20 milyon tonluk bu göktaşının Dünya’ya yaklaşık 25-30 bin km mesafeden geçme ihtimali üzerinde duruyor. 

Beklenen tarihe kadar ufak yörünge sapmaları ve diğer göktaşlarının ona çarpmasıyla açı değiştirebileceği gerçeği biraz korkutuyor. Dünya’mıza daha uzaktan geçmesi ne kadar mümkünse bu değişimlerle Dünya’ya çarpma olasılığının artması da bir o kadar mümkün. 

Potansiyel tehlike gerçekten korkutucu. Aslında “Bir şey olmaz”, “Kimse bilemez”, “Takmayın kafanızı” tarzındaki rahatlığımızın ardında evrende olanlarla ilgili bilgimizin azlığı yatmakta. Evrende var olan her gezegen, milyonlarca göktaşıyla adeta bombalanıyor. Buna uydumuz Ay da dahil, Dünya’mız da... Etki gücü tamamen çarpacak göktaşının boyutlarıyla ilgili. 

-Rosetta misyonuyla ilgili haberlerde bu olasılıklar neden hiç gündeme getirilmedi? Bu sorunun yanıtı bizler için de kocaman bir soru işaretinden ibaret. Çünkü bir bilim insanının görevi halkın dikkatini, potansiyelleri tartışarak bilime yöneltmektir.

Bilim ancak halkın ilgisi ve desteğiyle hızını artırabilir. Bu yüzden “Rosetta misyonu” gibi insanlık adına atılan çok önemli bir adım da böylesi tartışmalar olmalıydı. Ya da halk bu tür soruları bilim insanlarına yöneltmeliydi. Bilimsel devrim ne kadar büyük olursa olsun özellikle halktan gereken ilgiyi görmeden, yaratması gereken etkiyi yaratamadan sabun baloncuğu gibi yok oluverir. 


Rüya gibi ama hepsi gerçek


Editör: İbrahim Halil Aksoy